6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun yasalaşması ile beraber toplumda kişisel verilerin ne olup olmadığına dair sorgular; ya da daha anlaşılır bir tabirle deve mi cüce mi olduğuna dair sorular iyiden iyiye artmaya başladı. Tüm tüzel ve gerçek kişileri ilgilendiren bu gelişme karşısında ilgililerin önlem alması gerektiği ise tartışmasız bir gerçek.
Özellikle, teknolojiyle bağlarımızın ve teknolojik araçlarımızın sayısı arttıkça alışkanlıklarımızın, kişisel ve özel bilgilerimizin yakından takip edildiği bir çağı yaşamaya başladık. Hiç tahmin edemeyeceğimiz kişiler tarafından verilerimizin kataloglanması, profillenmesi ve yayılması ticaretin olağan işleyişi haline gelmiş bulunuyor. Bu anlamda şirketlerin büyüklüğünün yakın bir gelecekte sahip oldukları çalışan sayısına göre değil, sahip oldukları kişisel veri hazinesine göre değerlendirilmesi de sürpriz olmayacaktır.
Unutulma hakkı çok basit bir ifadeyle, bireylere ait ve onları mağdur edebilecek türde kişisel verilerin belirli bir süre geçtikten ve belirli şartları sağladıktan sonra silinmesi veya yok edilmesi talebini gerçekleştirmelerine ilişkin bir haktır.
İnternetin sıradan insanlara sunulduğu 1991 yılından itibaren gerek teknolojinin ışık hızında ilerlemesi ve buna paralel olarak daha fazla bireyin çevrimiçi olarak özel hayatlarını afişe etmeleri, devletleri bu alanda eğer bir kanunları varsa yenileyip güncelleme yoluna, hali hazırda kanunlar yoksa da hızla yeni kanunlar çıkarma yoluna gitmek zorunda bıraktı. Söz konusu kanun metinleri ise hayatımıza yepyeni kavramlar kattı ve yenileri de bizleri meşgul etmek için sırada heyecanla bekliyor.
Bunlardan belki de en önemlisi ve uluslararası mecrada 2012 yılından beri tartışılmakta olan “Unutulma Hakkı”. Unutulma hakkı çok basit bir ifadeyle, bireylere ait ve onları mağdur edebilecek türde kişisel verilerin belirli bir süre geçtikten ve belirli şartları sağladıktan sonra silinmesi veya yok edilmesi talebini gerçekleştirmelerine ilişkin bir haktır.
Kişilerin yıllar önce taraf oldukları bir olayın yıllar sonra hala adlarıyla anılmasından dolayı yaşayabilecekleri zararın önlenmesi amacıyla ortaya atılan bu hakka ilişkin uzun bir süre boyunca tartışmalar yaşanmıştı. Zira her ne kadar bireylerin unutulma hakkının amacı hayatlarına söz konusu haberin, resmin, videonun, bilginin gölgesinde kalmadan devam edebilmelerini sağlamaktıysa da ifade özgürlüğünün ihlalinin gizlilik hakkının ihlaliyle çakışmasının olay bazında ince bir değerlendirilmeye tabi tutulması gerekmiştir. Bu değerlendirme beraberinde “Tarihin yeniden yazılarak sansürleme yapılması internetin kalitesini düşürür mü?” ve “İlgili bilginin silinmesi toplumun bilgiye özgürce ulaşabilmesi hakkını ihlal eder mi?” tartışmalarını getirmiştir.
Unutulma hakkına ilişkin en popüler dava olan Google Spain v. AEPD ve Mario Costeja davasında kısaca Avrupa Birliği Adalet Divanı Unutulma Hakkı’nın kriterini belirlemişti. Buna göre Adalet Divanı, Unutulma Hakkı’nın kullanılmasında kişinin temel hak ve özgürlüğü ile kamunun bilgi edinme hakkı arasındaki dengenin tespit edilmesi hususunu tartışmış ve bu dengenin kişinin temel hak ve özgürlüğü aleyhinde bozulması halinde Unutulma Hakkı’nın meşru olduğuna karar vermiştir. Söz konusu karar ile yüzlerce değerlendirmeye buradan ulaşabilirsiniz.
Bu bağlamda bizi asıl ilgilendiren güncel bir karar ise 31 Ocak 2016 tarihinde Japonya Temyiz Mahkemesi tarafından verilmiş olup unutulma hakkının detaylarını daha fazla anlamamıza yardımcı olmuştur. Pedofili suçlusu bir kişiye ilişkin haberlerin Google tarafından kataloglanan arama sonuçlarından söz konusu kişi tarafından kaldırılması talebinin yerel mahkemece reddedilmesi üzerine temyiz edilmiş fakat Japon Temyiz Mahkemesi de bu kararı onamıştır. Onama kararında ise gerekçe olarak mahkeme, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın 131/12, Google Spain v. AEPD ve Mario Costeja kararından farklılığının altını çizmiş, “İlgili kişinin temel hakları sadece arama motorunun ekonomik çıkarlarından değil ayrıca genel toplumun bilgiye ulaşma hakkından da üstündür. Arama motorunun kataloglamasından silinme hakkından ilgili kişinin çıkarları “ancak” haklarındaki bilginin “alenileştirilmesinden” açıkça üstünse sağlanır” şeklinde hükme bağlamıştır. Yapılan aramada hem ilgilinin adıyla birlikte yaşadığı bölge girilirse doğrudan haberi çıktığından hem de halk tarafından çok ayıplanan bir suç söz konusu olduğundan unutulması uygun bulunmamıştır.
Bu açıklamalar ışığında 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun “Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesi” başlıklı 7. maddesinde yer alan “Bu Kanun ve ilgili diğer kanun hükümlerine uygun olarak işlenmiş olmasına rağmen, işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması hâlinde kişisel veriler re'sen veya ilgili kişinin talebi üzerine veri sorumlusu tarafından silinir, yok edilir veya anonim hâle getirilir.” hükmünün uygulamada nasıl işleneceği tam olarak kestirilemese de henüz 6698 sayılı Kanun yürürlükte değilken, 3/3/2016 tarihli ve 2013/5653 başvuru numaralı Anayasa Mahkemesi kararı bizlere ufak da olsa bir ipucu vermektedir. İlgili karar göre, bir gazetenin internet arşivinde, başvurucunun uyuşturucu kullandığına ilişkin 1998 yılında iki, 1999 yılında bir kez olmak üzere toplam üç kez verilen habere ilişkin olarak kişiye unutulma hakkını tanımış ancak 6698 sayılı Kanun’un yürürlükte olmaması sebebiyle çözüm olarak 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 9. maddesi kapsamındaki erişimin engellenmesi tedbirine karar verilmesini uygun bulmuştur. Nitekim kararda uygulanan tedbirden çok, karar içeriğinde internetin basın özgürlüğü koruması altında olduğu belirtilerek ilgilinin kişisel özelliklerinin toplum gözündeki önemine karşılık olarak toplumun bilgi alma özgürlüğü, ilgilinin şeref ve itibarına yönelik olan haberin temel hak ve özgürlüklerine ihlal derecesi gibi dengelerin tespit edilip olay bakımından incelenmiş olması, Anayasa Mahkemesince, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın benzer olaydaki kararının temel hak ve özgürlüklere önem veren yolunun izlenmekte olduğunu göstermiştir.
Av. Serhat TURAN & Anıl Can ALPYILMAZ
Comments